“Unbelievable”

Gerçek bir olaydan esinlenilerek çekilmiş 2019 yılı Netflix yapımı bir dizi olan “Unbelievable”dan bahsetmek istiyorum. Uzun süre ekrana bağlanmak istemeyen ama izlediğinden etkilenmek isteyenler için bir öneri. 8 bölümlük mini bir dizi ve her bölüm yaklaşık 45 dakika. Ötekini anlamak, dinlemeye çalışmak ya da en azından merakınızdan duvara bir bardak dayamak istiyorsanız Unbelievable size de hitap edecek. Fakat buradan sonra yazacaklarım içerik hakkında olduğundan henüz diziyi izlememiş olanlar için merak duygusunu zedeleyebilir, benden söylemesi.

Dizi, cinsel şiddete maruz kalmış kadınlar ve onların hikayelerini araştıran dedektifler etrafında dönüyor. İlk bölüm kendi güven alanında tecavüze uğramış olan Marie Adler (Kaitlyn Dever)  ile başlıyor. Hikayenin içine girdikçe aynı yöntemle taciz veyahut tecavüz yaşantısı geçirmiş birden çok kadınla karşılaşıyoruz. Karen(Merritt Wever) ve Garce(Toni Collette) isimli dedektiflerinse seri olarak işlenmiş bu suçların aydınlatılmasındaki çabasını izliyoruz. Bahsetmek istediklerimse buradan sonra başlıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) cinsel şiddeti şöyle tanımlıyor: herhangi bir cinsel eylem, cinsel eylem elde etme girişimi, istenmeyen cinsel yorumlar veya öneriler, herhangi bir kişi tarafından zorlama kullanarak cinselliğe maruz kalınması. Dizideki karakterler de birer cinsel şiddet mağduru.

Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) ise ruhsal travmayı; gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin veya başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşama, böyle bir olaya tanık olma ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiş olma olarak tanımlıyor. Kişinin tepkileri arasındaysa aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme var. Cinsel şiddete uğramış olan Marie’nin travma sonrası tepkiler verdiğini söylemek güç olmayacaktır.

Bu bilgileri de cebimize koyup diziye yeniden bakalım. Tecavüze uğramış genç bir kadın olan Marie, olayı yaşadıktan sonra koruyucu annesini ve eski erkek arkadaşını arıyor. Ardından polise haber veriliyor. Travmaya maruz kalmış birey, olay yerine gelen bir polis memuru tarafından detaylı sorulara boğuluyor. Sonrasında polis ofisine gidiliyor ve orada iki erkek dedektife olayı defalarca daha anlatıyor. Ancak iki erkek dedektif olaydaki tutarsızlıkları sebep göstererek (önce koruyucu anneyi mi aradı eski erkek arkadaşı mı ya da ararken elini mi kullandı gibi)  Marie’nin ilgi çekebilmek için böyle bir yola başvurduğunu düşünüp genç kadının üzerinde baskı uyguluyorlar. Marie de anlatmaktan yorulduğu belki de artık ne düşüneceğini şaşırdığı için olayın gerçekliğini yadsıyıp davayı kapatıyor. Yine APA’ya göre travmatize olmuş birey örseleyici olay/ların önemli bir yönünü hatırlayamamayla karşılabilir. Travmatik yaşantının zihinde yer değiştirebileceği ve bir profesyonele ihtiyaç duyulduğu apaçık fakat ne üzücü ki dizide bir ruh sağlığı uzmanı son bölüme kadar yok.

Dizi bittiğinde size şunları sorgulatıyor: Travmaya maruz kalmış bireylerle çalışan kişiler ne kadar yetkin? Empati yetenekleri nedir? Çünkü dizede iki kadın dedektifin diğer kurbanlarla olan jest, mimik ve beden dilini de görüyoruz. Şimdi birlikte küçük bir alıştırma yapalım. Gözlerinizi kapayın ve kendinizi dizideki karakterlerin yerine koymaya çalışın. Olay yerine gelen polis memuru, belediye başkanı, işveren, avukat, dedektif… Hangi rollerin içinde daha rahatsız hissettiğinizi gözlemleyin ve kendinize sorun, neden?

“Seninle Başlamadı”

İnsan neden okur? Bu sorunun birçok cevabı olsa da bahsedeceğim kitap, bir kendine yardım kitabı. Mark Wolynn tarafından yazılan Seninle Başlamadı, kalıtsal aile travmalarının kim olduğumuza etkileri ve sorunların üstesinden gelmenin yolları hakkında okuru bilgilendiriyor.

Türkiye Psikiyatri Derneği; kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı etkileri ruhsal travma şeklinde tanımlıyor ve doğal afetler, savaş, işkence, tecavüz, kazalar, beklenmedik ölümler, ciddi-ölümcül hastalıklara yakalanma gibi olayların ruhsal travmaya yol açtığını belirtiyor. Fakat bireysel farklılıklar sebebiyle bu olayları algılayışımız ve tepkilerimiz çeşitleniyor. Böylece hangimizin yaşantıyı travmaya dönüştürerek içinden geçmek durumunda olduğunu kestiremiyoruz.

Seninle Başlamadı ise travmayı bireysel yaşantı geçmişi çerçevesinden çıkarıp kalıtsal aile travmalarından söz ediyor. Peki nedir kalıtsal aile travmaları? Burada kısaca epigenetik kalıtıma değinmek gerekecek. Wolynn, bunu 2013 yılında Emory Tıp Fakültesinde farelere uygulanan bir çalışma üzerinden anlatıyor. Çalışmada sağlıklı farelere kiraz çiçeği koklatılıyor ve ardından elektrik şoku veriliyor. Sonrasında elektrik şoku verilmediği halde farelerin kiraz çiçeği kokusuyla irkildiği gözlemleniyor. Farelerde bir nesil 12 hafta gibi kısa bir süre olduğundan, fareler çiftleştirilerek her bir nesildeki farelerin kiraz çiçeği kokusuna verdikleri tepkilere bakılıyor. Elektrik şokuna daha önce maruz kalmamış yeni nesil fareler, kiraz çiçeği kokusunu aldıklarında tıpkı önceki nesilleri gibi aynı tepkiyi veriyor: stres. Böylece travmatik anıların DNA’da meydana gelen epigenetik değişimler yoluyla sonraki nesillere aktarılabildiği keşfedilmiş oluyor.

Kitap boyunca Mark, bizlerin taşıdığı ve ağır gelen duyguların, düşüncelerin belki de sadece bize ait olmadığına vurgu yapıyor. Nesillerimize bakarak tekrarlayan yaşantılar olup olmadığına dikkat etmemizi öneriyor. Kitap hayal etme alıştırmalarıyla başlayıp yazılı alıştırmalarla devam ediyor. Yazdıkça kendinizi çözümlemeye başlıyor ve sorduğunuz soruların sayısını kat be kat artıyoruz.

En başta da söylediğim gibi kendine yardım kitabı diyebileceğimiz “Seninle Başlamadı”yı okuyacaklar için küçük bir tavsiye de benden. Okurken ve alıştırmaları yaparken bir yerde takılıp pes edebilirsiniz. Yazar bizleri her bir alıştırmayı tamamladıktan sonra okumaya devam etmemiz konusunda da uyarıyor. Fakat yaşanmış yıllar ve nesilleri analiz etmek elbette ki kolay değil. Kitabın son sayfasına gelip onu kenara koyduğunuzda da süreç devam ediyor. Yaşama dair dikkat ettiğiniz noktalar, renklerin tonu değişiyor. Bir noktadan sonra alıştırmayı tamamlayamamış bile olsanız kitabı bitirmeniz naçizane tavsiyemdir.

Yaşantılarımızın sorumluluğunu üstlendiğimiz ama aynı zamanda ötekini keşfetmeye gücümüzün olduğu günlere… İyi okumalar.