Annelikten Pişman Olmak

Bir kitapçıya girdim ve çalışana aradığım kitabı sordum:
“Annelikten Pişman Olmak”
“Aman öyle şey olur mu, kimse annelikten pişman olmaz.” yanıtını aldım.

Annelikten pişman olunmaz, olunsa da bu konuşulmaz düşüncesinin hakim olduğu dünyada kitabın bu isimdeki varlığı ile dahi yeterince etkili olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple kitaptan biraz bahsetmek istedim.

Kitabın yazarı Orna Donath, bir sosyolog. Özellikle seçim yoluyla, hem anne olan hem de olmayan kadınlara yansıtılan toplumsal beklentiler üzerine çalışma yapıyor. Bu kitap da onun 2008- 2013 yılları arasında annelikten pişman olan 26-73 yaş aralığındaki 23 kadın ile yaptığı görüşmelerle ortaya çıkıyor.

İçinde yaşadığımız çağda anneler, kıymetli besleyiciler ve ahlaklı insanlar olarak değerlendirilmek için onlardan çocuklarını belli bir biçimde sevmeleri beklenir. Ancak sayısız araştırmacıya göre, anne sevgisi fikrinin kullanımı, annelerin duygusal dünyalarını ve çocuklarıyla olan ilişkilerini planlayıp düzenleyen belirli gerekleri zorla kabul ettirdiği için bir baskı biçimine dönüşmektedir. Belki tam da bu sebepten annelerin “annelikten pişman olmak” üzerine konuşmaları, düşünmeler hatta hissetmeleri dahi hataydı(!).

Oysa kitaptaki pek çok annenin belirttiği gibi annelikten pişman olmak ile çocuklarının doğumundan pişman olmak arasında fark vardır. Fakat anneler şöyle ifade ediyor:

Eğer (çocuk) istemiyorsan ya da onları istemediğin halde doğurduysan, insanlar derhal onları sevmediğini varsayıyor.

Çocuklarımı seviyorum, ne var ki anneliğimden pişmanlık duyuyorum.

Anneliğin pişmanlık duyan her anne, bu duygu ile baş etmekte zorlanmış ve kendini “düzeltmek” için farklı yollara başvurmuş. Pek çok anne, “sorunlarının ne olduğunu” araştırmak için terapiye yönelmişler. Ne üzücü ki bu duygunun da normal olduğu üzerine çok az konuşmayla karşılaşmışlar.

Oysa anneliği bir rol olarak algılamaktan öte onu ilişki olarak algılayabiliriz. Böylece tüm annelerden çocuklarıyla ilişkilerinde aynı şekilde hissetmelerini beklemek zorunda kalmayız ve annelik, insan tecrübesi yelpazesinin bir parçası haline geliverir.

Bu yazı yazılırken Orna Donath, Annelikten Pişman Olmak kitabından yararlanılmıştır.

“Unutma Dersleri”

Neyi unutmak isterdiniz? En acı anınızı ya da gelecek mutsuz anların burukluğuyla yaşadığınız mutlu bir anı?

Yaşadığı ayrılıktan sonra nasıl üstesinden geleceğini bilemeyen Feribe, iş arkadaşından duyduğu ” Mazi İmha Merkezine” gider. Umutlu ya da inançlı bir yerden değil de çaresiz bir yanından kuvvet alan bir hareketle. Gittiği merkezde, ondan sevdiği birinin ses kaydı istenir. Ne yapılacağını akıl erdiremese de Feribe, kişisel kurtuluş arzusuyla bu isteğe boyun eğer ve vefat etmiş annesinin bir kasette kalmış kaydını verir. Böylece süreç başlar. 

Feribe’ye dört derste “unutma” vaadedilir. İlk ders hatırlama üzerinedir. Her şeyi ve tüm detaylarıyla hatrılama. İkinci ders yas tutmak üzerinedir. Nasıl yas tutulur, neler bu süreçte işe  yarar, bunları anlamaya çalışır. Üçüncü, affetmek ve son ders ise geleceğin inşası hakkındadır. Ancak öyle ders diye isimlendirildiğine bakmayın. Zaman zaman terapi seanslarını çağrıştıran, birebir görüşmeler bunlar. Yine de Feribe’nin ders esnasında karanlıkta ve tek başına olması; konuştuğu Sesin analiz edilmiş kasetten uyarlanan annesinin bir kulaklıktan gelen sesi olduğunu da belirtmek gerek.

Kitabın adı Unutma Dersleri olsa da baştan unutulmuş ve hatırlanması çok güç olan olaylar üzerinden kurgulanmış keyifli bir roman. Nermin Hanım mizahı, aşkı, acıyı ve ayrılığı  güzelce harmanlamış. İçinde psikolojik ögeler barındıran bir roman okumak isterseniz belki bu roman size göredir.